Proje . “Sosyal@Sosyalkonut” Ulusal Öğrenci Fikir Projesi Yarışması
Müşteri . Mimarlar Odası
Yer . Ankara Yıl . 2012 Ödül . Birincilik
Proje Ekibi: Ali Sinan, Dicle Taşkın
SOSYAL DOKU-BOŞLUK
Günümüz kentlerinin, mülkiyetin dağılımı üzerine ezbere kent inşa etme biçiminin sonucunda üretilen yol, parsel, blok, nizamının günlük yaşam pratiklerini rasyonalize edilmiş tektipleştirilmiş bir kısmının içine hapsettiği görüşündeyiz.
Bu kent inşa pratiğinin iki sorunlu tarafı var. Birincisi, bir birimden pek çok birimin dikeyde türemesi. Coğrafya üzerine yayılmış mülkiyet izlerinin sürekli yeni katı inşa izinleri ile daha fazla rant üreten bir amaca dönüşmesine yol açarak, kent kentlinin ihtiyaçlarını hiçe sayan bir hırs ile dikeyde ve yatayda biçimlenmektedir. İkinci sorun ise kentin ve kente ait olan konut birimlerinin dikeyde ve yatayda sürekli büyümesi. Buradaki ana sorun ise yataydaki dolaşımın araca, dikeydeki dolaşımın ise asansörlere hapsolması sonucu insanların etkileşiminin zaman içinde azalmasıdır.
Devamını okuSosyal Doku
Proje gecekondu alanlarının hali hazırda bulundurduğu sosyal potansiyelinden yola çıkarak bölgedeki etkileşimi maksimize etmeyi hedefler. Tarih öncesi insanların doğaya karşı birbirlerine yakın, bir arada var olma ihtiyaçlarına benzer bir birliktelik bugün de insan ölçeğinden uzak olan yapıların doldurduğu kente karşı vardır.Bu sebeple proje Çatalhöyük’e kadar dayanan asal bir birlikte yaşama ihtiyacından yola çıkar. Gerek soyutlanmış form benzerliği açısından gerekse içinde barındırdığı sosyal doku bakımından gecekondu oluşumlarının tarih öncesi kentlere referans verdiği yadsınamaz bir gerçektir. Kentlerin sorunu olarak adledilen bu bölgelerin okunmasının sözü geçen benzerlikler açısından yapılması hem kentleşmeye bakış açısını değişterecek hem de sosyal konut kavramını yeniden masaya yatıracaktır. Gecekondu bölgelerinin halihazırda barındırdığı sosyal örüntü sosyal konut kavramının ana unsurunu oluşturmalıdır. Yapılaşma bugünün aksine yatayda ve dikeyde yayılan bir yoğunlaşma önerir. Etkileşimi arttırmak üzere gelişim mevcut yapılaşmadan yola çıkarak önce yataydaki yoğunluğu arttırır.Nasıl gecekondu kendi kendine üreyen bir yapı ise yataydaki gelişim de spontane gelişir. Bir süre sonra topoğrafya üzerine yayılmış yeknesak bir yapıyı andıracak hale gelir.Sosyal Dolaşım
Dikeydeki yapılaşma ise sosyal konut projesinin tekil blok nizamlarının aksine dolaşımın zeminde olduğu gibi bir kılcal örgü içerisinde yoğun gelişimini hedefler.Yapıyı bir arada tutan rasyonel bir sütrüktür olmakla beraber konut birimleri bu yapının içinde, tıpkı özgün gecekondu dokusu gibi kendi dinamikleriyle zaman içinde şekillenecektir. Üçüncü boyutta yaratılan kılcallaşmış dolaşım şeması da bu dinamiğin ana elemanını oluşturmakta ve dolaşım serbestliğinin ve alternatif zenginliğinin sosyal karakterini vugulamaktadır.
Sosyal Yerleşim
Bu birliktelik ve diyalektik düzen kentin planlanma sürecine de eleştirel olarak yaklaşmakta ve yık/inşa et döngüsünün yerine çakıştırmanın mümkün olduğu bir kurgu önermekte. Bu çakıştırma olgusu ile oluşan bütüncül ve çok yönlü yaklaşım hem dönüşüm projelerinin en önemli sorunlarından biri olan zorunlu yer değiştirme baskısını ortadan kaldırmakta hem de sosyo-ekonomik dengelerin değişmesi ile ortaya çıkan soylulaştırma politikalarına karşı durmaktadır. Önerilen bu yeni strüktür içinde barındırdığı üç boyutlu tanımlılık ve “boşluk mülkiyeti” kavramı, arsa mülkiyetinin ve apartmanlaşmanın getirdiği rant oluşumuna karşı çözümler aramakta. Kurgulanan yeni mülkiyet anlayışına göre , plan düzleminde tanımlanan tek birimin üçüncü boyutta çok birime dönüşerek rant sağladığı anlayışın aksine, mülkiyet birim boşluklar ile tanımlanmakta, bu bağlamda sosyal ve toplu konut projelerinin içine düştüğü kısır döngünün dışına çıkmaya çalışmaktadır.
Gözün alabildiğine tüm coğrafyayı mülkiyet çizgilerine bölen ve ardından yalnız kuleler inşaa eden gerçekliğimize inat biradalıktan güç alan bu proje önerisi sadece mamak için değil bütün kentleşme biçimimiz için bir alternatif oluşturur.